İSTANBULSÖZLEŞMESİİÇİNBİRLİKTE
İSTANBULSÖZLEŞMESİİÇİNBİRLİKTE: ULUSLARARASI KADIN VE LGBTİ+ ÖRGÜTLERİ OLARAK HAKLARIMIZI KORUMAK VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ SAVUNMAK İÇİN GÜÇLERİMİZİ BİRLEŞTİRİYORUZ
Türkiye, Avrupa ve uluslararası alanda mücadele eden feminist örgütler ve LGBTİ+ örgütleri olarak[1], toplumsal cinsiyet karşıtı küresel saldırılara ve artan tehditlere karşı İSTANBULSÖZLEŞMESİİÇİNBİRLİKTE adıyla kesişimsel, uluslararası bir kampanya başlatmak için bir araya geldik.
İstanbul Sözleşmesi’nin 10. yıldönümünde, Türkiye’nin Sözleşme’den çekilme yönündeki kabul edilemez girişimini protesto ediyoruz. Kararın hem hukuki açıdan hem kadınlar ve LGBTİ+’lar açısından geçersiz ve hükümsüz olduğunu belirtiyor, Cumhurbaşkanını ve hükümeti bu karardan vazgeçmeye çağırıyoruz.
20 Mart 2021 gece yarısı, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden (“İstanbul Sözleşmesi”) Türkiye’nin çekildiğini ilan eden Anayasa’ya aykırı ve yok hükmünde bir karar açıkladı. İSTANBULSÖZLEŞMESİİÇİNBİRLİKTE İnisiyatifi olarak temel bir insan hakları sözleşmesinden çekilme girişiminin büyük mücadelelerle kazanılmış haklarımıza karşı açık bir saldırı ve devletin ayrımcılık olmaksızın herkes için şiddetsiz yaşam hakkını sağlama yükümlülüğünün reddi olarak görüyoruz. On yıl önce, Sözleşme’nin coşkulu ev sahibi ve ilk imzacısı olan Türkiye’nin bu girişimi, hem taraf olduğu diğer insan hakları sözleşmelerine bağlılığı için hem de Sözleşme’ye itiraz eden diğer ülkeler için çok tehlikeli bir emsal oluşturuyor. Tek bir kişi ya da kurumun demokratik süreçleri ve uluslararası insan hakları hukukunu yok sayarak hareket edebileceğini gösterdiği için başka demokrasiler adına iyi bir örnek teşkil etmiyor.
Sözleşme’den geri çekilme girişimi, genel olarak insan haklarına, özelde de kadın ve LGBTİ+ haklarına yönelik küresel saldırıların sonucudur. Bu tür saldırılar, çok taraflılığı ve devletlerin uluslararası hukuk ve eşitlikçi ulusal yasal çerçevenin gerektirdiği hesap verebilirliği zayıflatmaktadır. Aynı zamanda sivil alanı daraltıp haklarımızı hayata geçirmemize engel olmaktadır.
Milliyetçi, muhafazakâr ve otoriter sağcı-popülist hükümetlerin ve bazı çıkar gruplarının bu saldırılarının, ittifak halindeki aşırı sağ hareketler tarafından da desteklenen küresel bir yayılma etkisi olduğunu biliyoruz. Türkiye, Sözleşme’den çekilme girişimiyle ilgili yaptığı açıklamada LGBTİ+’ları açıkça nefret söylemiyle hedef aldı. Biliyoruz ki bu, toplumsal cinsiyet karşıtı antidemokratik hareketlerin sık kullandığı yöntemlerden biri. Sözleşme’den çekilme girişimiyle ilgili Türkiye’nin gösterdiği bir diğer sebep ise Sözleşme’nin “aile yapısını” bozduğu iddiası oldu. Sözleşmeye itiraz eden hükümetler, geleneksel anlamda “aile haklarını ve değerlerini” koruma amaçlı alternatif uluslararası anlaşmalar için işbirliği yapmaya çalışıyor. Biz, aileleri asıl tehdit edenin toplumsal cinsiyet eşitliği değil, şiddet olduğunu biliyor ve ailelerin çok çeşitli olduğunu söylüyoruz. Dolayısıyla Sözleşme’den çekilme girişimi, devletin toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz kalan herkese sırtını döndüğü anlamına gelmekte; risk altındaki herkesi şiddetten koruyacak önlemler almak yerine büyük bir topluluğu “aile değerlerini koruma” kisvesi altında yasal korumadan yoksun bırakma sonucuna neden olmaktadır. Ayrıca, Türkiye’de ve diğer bazı ülkelerde tanık olduğumuz gibi LGBTİ+’ları, feministleri ve hak savunucularını hedef göstermek ve suçlamak, nefret suçlarında ve hak ihlallerinde cezasızlığa yol açmaktadır
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme; eşitlik, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne bağlılık yükümlülüğünden vazgeçmektir.
İstanbul Sözleşmesi, devlet için açık bir yol haritası ortaya koymaktadır: Toplumsal cinsiyet temelli ve ev içi şiddetin önlenmesi, kovuşturulması ve ortadan kaldırılması. İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet temelli şiddetin yapısal olduğunu tanıyan en önemli araçtır. Sözleşmenin temeli, küresel düzeyde kabul görmüş CEDAW ve diğer uluslararası ve bölgesel insan hakları sözleşmelerine dayanır. Aynı zamanda toplumsal cinsiyete dayalı şiddet alanında bugüne kadar kazanılmış en kapsamlı ve bütünsel uluslararası belgedir. Sözleşme; devleti, şiddete maruz bırakılanların haklarını hiçbir ayrım gözetmeksizin korumakla sorumlu kılmaktadır. Bu, çoklu ayrımcılıkla karşı karşıya kalan çocuklar, LGBTİ+lar, göçmenler, mülteciler, engelliler, azınlıklar gibi şiddete daha açık herkes için hayati önemdedir.
İnsan haklarının müzakere edilemez olduğunu ve bu konuda pazarlık yapılamayacağını vurguluyor ve söz konusu olanın yalnızca kadın ve LGBTİ+ hakları değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği, insan hakları ve demokratik ilkeler olduğunu da yineliyoruz.
Sivil Toplumu:
● Haklarımız ve toplumsal cinsiyet eşitliği için uluslararası kesişimsel mücadelemizi desteklemeye,
● Toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan hakları karşıtı politikalara ve söylemlere karşı koyarken, aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi’ni ve onun benimsediği ilkeleri sürdürmek için ortak çabalarımıza katılmaya çağırıyoruz.
AB, Avrupa Konseyi ve Avrupa kurumlarındaki karar alıcıları:
● AB olarak İstanbul Sözleşmesi’ni acilen onaylamaya,
● Sözleşme’nin onaylandığı ülkelerde uygulanmasına öncelik vermeye ve bunu desteklemeye ve diğer Avrupa ülkelerini Sözleşme’yi imzalamaya/ onaylamaya teşvik etmeye,
● Sözleşme’nin değerlerini, hüküm ve yükümlülüklerini Avrupa Konseyi insan hakları ve eşitlik ilkeleri için en önemli yapı taşı olarak vurgulamaya ve buna göre üye ülkelerle işbirliği yapmaya,
● Türkiye’nin geri çekilme girişiminin ve ilgili toplumsal cinsiyet ve demokrasi karşıtı saldırıların, Türkiye ve ötesindeki uluslararası insan hakları belgelerine tam bir tezat oluşturan daha büyük bir hak karşıtı ittifakın parçası olduğunu kabul etmeye ve tüm yasal ve siyasi önlemleri de alarak üye devletlerde bu saldırıları engellemek için çalışmaya çağırıyoruz.
Üye ülkeler ve Avrupa ülkelerini:
● Türkiye Cumhurbaşkanı ve hükümetini Sözleşme’den geri çekilme kararını geri almaya davet etmeye,
● Onaylandığı yerlerde Sözleşme’yi tam olarak uygulamaya; yalnızca imzalandığı fakat henüz onaylanmadığı yerlerde onaylamaya; imzalanmadıysa Sözleşme’ye taraf olmaya,
● Kadınlar, LGBTİ+lar ve azınlıklar adına toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için hükümet organlarını, ilgili aktörleri ve kaynakları seferber etmeye; ikili ve hükümetler arası ilişkilerde insan hakları ve eşitlik konularına öncelik vermeye,
● İstanbul Sözleşmesi konusunda farkındalık yaratmak için uluslararası diyaloğun tüm araç ve kaynaklarını harekete geçirmeye ve taraf ülkeleri Sözleşme’nin etkin bir şekilde uygulanması için iş birliği geliştirmeye çağırıyoruz.
Türkiye Cumhurbaşkanını ve Hükümetini:
● Ulusal ve uluslararası sivil toplum, siyasi partiler ve kamuoyunun güçlü talepleri ve PACE Kararı 2376[2] (2021) doğrultusunda, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme yönündeki Anayasa’ya ve uluslararası hukuka aykırı kararından derhal vazgeçmeye,
● Anayasası, ulusal yasal çerçevesi ve taraf olduğu uluslararası bağlayıcı insan hakları sözleşmeleri uyarınca herkes için şiddet ve ayrımcılıktan arınmış yaşam hakkını sağlama görev ve sorumluluğunu yerine getirmeye çağırıyoruz.
Güçlü olduğumuzu biliyoruz; bizler birlikte daha da dirençli bir küresel muhalif hareketiz. Herkes için toplumsal cinsiyet eşitliğini hayata geçirmeye kararlıyız. İSTANBULSÖZLEŞMESİİÇİNBİRLİKTE kampanyası olarak, eşit, özgür ve şiddetsiz yaşam talebimiz karşılanıncaya kadar coşkuyla mücadelemizi sürdürecek ve büyüteceğiz.
https://medium.com/@united4istanbulconvention
https://www.instagram.com/united4istanbulconvention/
United4IstanbulConvention@gmail.com
[1] 7 bölgesel ve uluslararası örgüt/ağ ve Türkiye, Almanya, Belçika, Danimarka, Macaristan, İtalya, Letonya, İsveç’ten örgütler.